Yunanistan’da IB Kabul Eden Özel ve Devlet Üniversiteleri
IB Diploması’nız var ve Yunanistan’da üniversite mi düşünüyorsunuz? O zaman aklınızdaki ilk soru çok tanıdık: “Hangi üniversiteler IB kabul ediyor?” İyi haber şu, Yunanistan’da kamu
DNA’yı dev bir kasa içindeki ana mimari plan, RNA’yı ise sahada dolaşan fotokopi, yani çalışma kopyası gibi hayal et.
Kasadaki plan çok önemli, bu yüzden iyi korunuyor; sahadaki kopya ise bükülüyor, taşınıyor, hatta gerektiğinde çöpe gidiyor.
DNA bu yüzden double helix yapıdayken, RNA single strand olarak karşımıza çıkıyor. Peki, IB Biology açısından asıl kritik soru tam burada başlıyor: “RNA’nın tek zincirli olması protein sentezini nasıl mümkün kılıyor?”
Bu yazı tam olarak bu soruyu hedefliyor. Okurken:
kafanda daha net kurabileceksin. Dil basit olacak, ama “transcription”, “translation”, “mRNA”, “tRNA”, “ribosome” gibi terimleri İngilizce isimleriyle göreceksin ki IB Biology syllabus ile bire bir örtüşsün.

Photo by Google DeepMind
IB Biology syllabus içinde DNA, RNA ve protein sentezi genellikle “Molecular Biology” ünitesinde geçiyor ve SL ile HL için ortak bir temel oluşturuyor. Ana hikâyeyi basitçe şöyle çerçeveleyebilirsin:
Protein sentezinde iki ana aşama var ve IB sınavlarında bunlar çok sık çıkıyor: transcription ve translation. Daha detaylı şema ve açıklamalar için Transcription and Translation bölümünü incelemek, konuyu görsel olarak da oturtmana yardım eder.
DNA, double helix bir yapı olarak nucleus içinde güvenli biçimde saklanıyor, bu iki zincirli merdiven benzeri yapı onu çok stabil ve korunmuş hale getiriyor, böylece gene dediğimiz belirli base sequence kümeleri uzun süre bozulmadan kalabiliyor.
RNA ise tam tersi, daha kısa ömürlü, daha esnek, daha hareketli ve single strand olduğu için kolayca cytoplasm içine çıkıp işini bitirdikten sonra parçalanabiliyor; bu yüzden “arsivdeki kitap” DNA ise, “fotokopideki çalışma kağıdı” RNA oluyor.
Bu benzetmeyi şöyle düşünebilirsin: Kütüphanedeki ana kitapları (DNA) derste sıranın üstüne getirmezsin, çünkü risklidir, yıpranabilir, kaybolabilir; bunun yerine fotokopi alırsın, üzerinde karalama yapar, altını çizer, sonra çöpe atarsın, işte RNA da tam olarak bu esnek, geçici fotokopi rolünü oynuyor.
Protein sentezinin ilk aşaması transcription, yani DNA üzerinde yer alan belirli bir genin açılıp bir RNA kopyasının oluşturulmasıdır; burada RNA polymerase enzimi DNA’nın ilgili bölgesine bağlanır, DNA zincirlerinden biri “template strand” olarak okunur ve complementary base pairing kurallarına göre (A-U, G-C) bir mRNA molekülü sentezlenir.
İkinci aşama translation, burada sahneye ribosome, mRNA codon, tRNA anticodon, amino acid zinciri ve son ürün olan polypeptide çıkar; ribosome, mRNA üzerindeki üçlü baz gruplarını yani codon’ları sırayla okur, her codon’a uygun tRNA anticodon’u bağlanır ve bu tRNA kendi taşıdığı amino acid’i zincire ekler, zincir uzadıkça belirli bir proteinin amino acid sequence’i oluşur.
Bu noktada “neden tek zincir önemli?” sorusunun cevabını henüz tam vermedik, fakat aklında tut: Protein sentezindeki tüm bu okuma ve eşleştirme süreçleri açıkta, erişilebilir ve esnek bir zincir gerektiriyor, işte bunu sağlayan da RNA’nın single strand yapısı olacak.
RNA’nın single strand olması, sadece “tek iplik” demek değildir, aynı zamanda fonksiyonel bir tasarım tercihi gibidir; IB Biology için bilmen gereken, bu yapının protein sentezine ve hücresel işlevlere doğrudan etki ettiğidir.
Daha ileri biyokimya derslerinde çok ayrıntılı kimyasal yapılar görebilirsin, örneğin RNA Structure, Function, and Synthesis notlarında olduğu gibi, fakat IB seviyesinde odağın, yapının fonksiyonla olan basit ve net ilişkisi olmalı.
DNA’yı iki taraflı bir merdiven gibi düşünebilirsin, basamakları baz çiftleri, kenarları ise sugar-phosphate backbone; RNA ise bu merdivenin tek tarafı, yani basamakları sökülmüş, sadece bir kenarından oluşan bir ip gibidir, işte bu single strand ifadesinin görsel karşılığıdır.
RNA’nın şeker kısmı ribose sugar, DNA’daki ise deoxyribose, bu küçük fark bile RNA’yı biraz daha reaktif ve daha az stabil yapar; RNA’da ayrıca uracil (U) bulunur ve bu baz, DNA’daki thymine (T) yerine geçer, böylece complementary base pairing kuralı RNA için A-U, G-C şeklinde işler.
Double helix yapı olmayınca molekül daha rahat bükülebilir, kıvrılabilir ve farklı şekillere girebilir, bu da RNA’ya protein sentezinde ve başka görevlerde ihtiyaç duyulan üç boyutlu esneklik kazandırır, kısacası single strand demek, hem “tek zincir” hem de “serbestçe şekil değiştirebilen ip” demektir.
IB Biology sınavlarında “compare” ve “contrast” command term’leri ile gelen sorularda, DNA ve RNA farklarını net cümlelerle yazman beklenir; burada tablaya ihtiyaç duymadan birkaç ana noktayı aklında tutabilirsin.
DNA’da şeker tipi deoxyribose, RNA’da ribose; DNA’da baz seti A, T, C, G iken RNA’da A, U, C, G bulunur, thymine yerine uracil gelir. DNA çoğunlukla double helix yapıdadır ve ağırlıklı olarak nucleus içinde kalır, RNA ise genellikle single strand olarak bulunur ve hem nucleus içinde hem de cytoplasm ortamında, hatta ribosome üzerinde aktif rol oynar.
“Explain” tipi cevaplarda, DNA’nın çok stabil olmasının uzun süreli bilgi depolamak için avantaj olduğunu, RNA’nın ise daha az stabil olduğu için kısa ömürlü, hızlı üretilip hızlı yıkılan bir “çalışma kopyası” olarak avantaj sağladığını açıkça yazmalısın, bu geçicilik mutasyon birikimini sınırlar ve hücrenin hızlı yanıt vermesini kolaylaştırır.
Single strand yapı, RNA’ya sadece hareket özgürlüğü değil, aynı zamanda karmaşık folding özellikleri de kazandırır; tek zincir, kendi içinde bölgesel base pairing yapabilir ve bu pairing, lokal hydrogen bond’lar sayesinde RNA’yı üç boyutlu şekillere katlar.
Örneğin tRNA, kitaplarda gördüğün klasik “cloverleaf shape” yapısını bu katlanma sayesinde oluşturur, aynı zincirin farklı kısımları geçici olarak eşleşir ve belirli bir geometri ortaya çıkar. Benzer şekilde rRNA, ribosome içinde çok karmaşık bir iskelet gibi davranır, proteinlerle beraber büyük bir yapı oluşturur ve farklı bölgeler (A site, P site, E site gibi) bu üç boyutlu düzenleme ile ortaya çıkar.
Double helix olsaydı bu kadar esnek katlanma mümkün olmazdı, çünkü iki zinciri bir arada tutan geniş baz çiftleri molekülü kilitlemiş olurdu, single strand RNA ise hem açılıp okunabilir hem de kendi içinde katlanarak yeni işlevsel yüzeyler oluşturabilir.
Artık yapı kısmını gördün, şimdi IB Biology açısından en önemli noktaya, yani fonksiyon tarafına geçebiliriz; protein sentezinde kullanılan üç ana RNA tipi var: mRNA, tRNA ve rRNA, bunların üçü de single strand olmadan işlerini yapamaz.
Daha genel bir bakış için, RNA çeşitlerinin protein sentezindeki rollerini özetleyen Protein Synthesis Requires RNA başlıklı kaynağa de göz atabilirsin.
mRNA (messenger RNA), DNA’daki gen bilgisinin geçici kopyası olarak nucleus içinde oluşur ve tek zincirli yapısı sayesinde nuclear pore’lardan geçerek cytoplasm içine çıkabilir; burada mRNA, ribosome üzerine uzanan bir şerit gibi davranır ve kodların sırayla okunmasını sağlar.
Single strand olması, ribosome’un mRNA üzerindeki codon dizisini düzenli biçimde okumasını kolaylaştırır, çünkü ikinci bir zincir yoktur ve herhangi bir baz çifti açılmak zorunda değildir, tüm bazlar dışarıya dönük, yani “erişilebilir” durumdadır. Ribosome, bu zincir boyunca ilerleyerek her üçlü baz grubunu okur ve buna uygun tRNA’ları çağırır, böylece amino acid zinciri doğru sırada oluşur.
Eukaryotik hücrelerde mRNA, 5′ cap, poly-A tail ve splicing gibi mRNA processing adımlarından geçer, bu yapısal özellikler hem mRNA’yı biraz daha stabil yapar hem de ribosome’un başlangıç yerini bulmasını sağlar, ancak temel fikir değişmez, single strand mRNA, DNA bilgisini “okunabilir bir satıra” çevirir.
tRNA (transfer RNA), tek zincirden oluşmasına rağmen kendi içinde katlanarak “cloverleaf structure” dediğimiz özel şekli alır; bir ucunda amino acid attachment site, diğer ucunda ise üçlü anticodon bölgesi bulunur, bu iki işlevsel bölge aynı zincir üzerinde toplanmıştır.
Single strand yapı olmasa, tRNA’nın bu kadar esnek şekilde katlanması ve hem amino acid’i hem de anticodon’u aynı molekülde taşıması çok zor olurdu; tRNA, codon-anticodon base pairing sayesinde mRNA üzerindeki her codon’a karşılık gelen doğru amino acid’i ribosome’a getirir, böylece polypeptide zincirinin sırası güvence altına alınır.
IB Biology kitabındaki tRNA diyagramını hatırlarsan, ortada kıvrılmış bir yapı, üstte amino acid, altta anticodon üçlüsü görürsün; bu şekli zihninde canlandırırken, tek bir zincirin kendi üzerine katlanarak bu düzeni kurduğunu aklında tut, bu bağlantı exam sorularındaki açıklamalarını çok daha ikna edici hale getirir.
rRNA (ribosomal RNA), ribosome’un yapısal ve işlevsel kalbini oluşturur; ribosome, hem proteinlerden hem de rRNA’dan oluşan dev bir kompleks gibi çalışır ve protein sentezi için gerçek bir “protein fabrikası” görevi görür.
Single strand rRNA, kendi içinde karmaşık bir şekilde katlanır ve ribosome içinde farklı odacıklar oluşturur, bu odacıklar içinde A site, P site ve E site gibi bölgeler yer alır, böylece mRNA ve tRNA molekülleri doğru pozisyonda tutulur. Prokaryot ribosome yapısının güzel bir özetini, Ribosomes – Prokaryotic Cell Structure sayfasında bulabilirsin.
Bazı kısımlarda rRNA, peptide bond oluşumuna doğrudan yardım eden bir katalizör gibi çalışır ve bu yüzden “ribozyme” olarak da adlandırılır; eğer rRNA, DNA gibi katı bir double helix olsaydı, bu kadar hassas bir üç boyutlu aktif bölge oluşturmak çok daha zor olurdu.
Protein sentezinde en kritik şey, amino acid sequence dizisinin doğru sıralanmasıdır; bu sıra, mRNA üzerindeki codon dizisi tarafından belirlenir ve her codon, uygun tRNA anticodon’u ile complementary base pairing kuralları sayesinde eşleşir.
Single strand mRNA, tüm bazlarını dışarıda tutarak ribosome’un bu diziyi baştan sona okumasını sağlar, aynı zamanda single strand tRNA molekülleri anticodon bölgelerini serbestçe dışa doğru uzatır; böylece A-U ve G-C eşleşmeleri hızlı ve doğru şekilde oluşur. Bu açık ve esnek düzen, hata riskini azaltır, çünkü yanlış bir eşleşme olduğunda ribosome çoğu zaman bunu fark eder ve tRNA’yı reddeder.
Bu süreçleri adım adım görmek istersen, translation aşamasını animasyon ve şemalarla anlatan Messenger RNA Translated Into Protein sayfası konuyu zihninde pekiştirmen için gayet yararlı olabilir.
Teori kısmını anladın, şimdi bunu exam kağıdına kağıt üstünde nasıl yansıtacağını düşünelim; IB Biology, sadece bilgiyi bilmeni değil, onu doğru command term ile ifade edebilmeni de bekler, bu yüzden single strand RNA ile protein synthesis ilişkisini net ve yapılandırılmış cümlelerle anlatman önemli.
“Explain why RNA is single stranded and how this enables protein synthesis” tarzı bir soru geldiğini düşün; burada senden hem neden hem de sonuç ilişkisini kuran, tek paragrafta akıcı bir açıklama beklenir. Aşağıdaki cümle iskeleti sana fikir verebilir:
Daha sonra devamında tRNA ve rRNA bağlantısını ekleyebilirsin:
“Compare and contrast DNA and RNA” sorularında ise, her zaman hem benzerlik hem de fark yazmaya dikkat et; benzerlik için “both are nucleic acids made of nucleotides”, farklar için “DNA is double stranded and more stable, RNA is usually single stranded and shorter lived” gibi net karşılaştırmalar yap.
Net terim kullanımı, hatasız base pairing kuralları ve doğru kavram bağlantıları, seni Grade Boundary çizgisinin üstüne taşıyan cevapların temelini oluşturur.
Extended Essay veya Internal Assessment için RNA temelli konular seçmek istersen, single strand yapıyı merkeze alan oldukça erişilebilir fikirler bulabilirsin; örneğin farklı sıcaklıkların RNA stabilitesi üzerindeki etkisini, basit modellemeler veya literatür taraması ile inceleyen bir proje tasarlayabilirsin.
IA için, sınıf ortamında ip, kağıt veya origami ile single strand ve double helix yapılarını modelleyip, bu modeller üzerinden hangi yapıların daha kolay büküldüğünü, nasıl katlanabildiğini gözlemleyen basit ama öğretici bir çalışma yapılabilir; bu tür modeller, kavramsal anlama üzerindeki etkisini ölçen küçük bir araştırmaya dönüştürülebilir.
Extended Essay tarafında, mRNA processing, regulation of translation veya farklı organizmalarda mRNA uzunluğu ile protein synthesis hızı arasındaki ilişki gibi daha teorik, literatür ağırlıklı ama hala erişilebilir konular seçebilirsin; üniversite seviye açık ders notları, örneğin transcription and RNA processing’i ayrıntılı anlatan bu biyokimya kaynağı, sana arka plan bilgisi sağlamak için iyi bir başlangıç olabilir.
DNA’yı güvenli kasadaki ana plan, RNA’yı ise sahada dolaşan esnek, geçici çalışma kopyası olarak düşünmek, IB Biology için çok işine yarar; double helix DNA uzun süreli depolama sağlarken, single strand RNA hareket, katlanma ve okunma kolaylığı kazandırır.
Kafanda hızlı tekrar için şu kısa özeti kullanabilirsin:
Şimdi öğrendiğin bu ilişkileri kendi cümlelerinle yazmayı dene, hatta bir sayfa boyunca “Explain how the single stranded nature of RNA enables protein synthesis” sorusuna tam puanlık bir cevap taslağı çıkar; böylece hem konuyu hem de protein synthesis kavramlarını beyninde gerçekten “kilitlemiş” olursun.
IB Diploması’nız var ve Yunanistan’da üniversite mi düşünüyorsunuz? O zaman aklınızdaki ilk soru çok tanıdık: “Hangi üniversiteler IB kabul ediyor?” İyi haber şu, Yunanistan’da kamu
“Vatikan’da IB Diploması ile üniversite okunur mu?” Kulağa basit bir soru gibi geliyor, ama yanıtı biraz yön duygusu istiyor. Vatikan Şehri çok küçük bir devlet;
IB diplomanız var ve “Ukrayna’da üniversite okuyabilir miyim?” diye düşünüyorsanız, doğru yerdesiniz. Ukrayna’da IB kabul eden üniversiteler konusu, tek bir cümleyle bitmiyor, çünkü “IB kabulü”
IB Diploma öğrencisiysen (ya da çocuğun IB okuyorsa), üniversite başvurusu yaklaşırken aynı soru dönüp durur: “IB notlarım Slovenya’da geçerli mi?” İyi haber şu, Slovenya’da IB
IB (International Baccalaureate) diploman var ve Slovakya’da üniversite okumayı düşünüyorsun. Aklındaki sorular çok net: “IB burada geçerli mi?”, “Hangi üniversiteler kabul ediyor?”, “İngilizce program bulabilir
IB (International Baccalaureate) diploman var ve Sırbistan’da üniversite mi düşünüyorsun? O zaman aklındaki en net soru şu: “Hangi üniversiteler IB kabul ediyor ve nasıl başvurulur?”
IB diploman var ve Avrupa’da sağlam bir üniversite arıyorsun. Polonya bu noktada sık sık öne çıkıyor, çünkü Polonya’da IB kabul eden üniversiteler hem devlet hem
IB Diploması (International Baccalaureate) ile Portekiz’de lisans okumak istiyorsun, ama “IB’yi kabul ediyorlar mı, kaç puan lazım, dil şartı ne” soruları kafanı karıştırıyor olabilir. Haklısın,
IB okuyorsun, gözün Romanya’da bir lisans programında, aklındaki soru çok net: IB diploması Romanya’da geçerli mi? Kısa yanıt: Evet, genelde geçerli sayılıyor, ama kabul koşulları
IB Diploma Programme (IB DP) mezunusunuz ve aklınızda Rusya var. Moskova mı, St. Petersburg mu, yoksa daha “öğrenci şehri” bir yer mi? Tıp mı istiyorsunuz,