IB ESS’de Su Kalitesi Testi Ne Kadar Bilinmeli?
ESS okuyorsun, sınav yılı 2026 ve aklında şu soru dönüp duruyor: “Do I need to know how to test water quality in ESS?” Kısaca cevap:
IB Diploma Programme içinde IB Language B Oral Practice, yani Internal Oral Assessment (IO), çoğu öğrencinin en çok gerildiği parçalardan biri olur. Oysa bu sözlü, hem SL hem HL düzeyinde toplam notun yaklaşık dörtte birini belirler ve Grade Boundary çizgisinde kalıp kalmamanı doğrudan etkiler.
Bu yazıda, IO’nun yapısını, sürelerini, kriterlerini, günlük pratik stratejilerini ve sınav günü taktiklerini, resmi terimleri (Internal Assessment, Extended Essay, Grade Boundary, viva voce gibi) İngilizce bırakarak ama sade bir Türkçe ile adım adım göreceksin.
Amaç, “korkutucu sözlü sınav” algısını bırakıp, kontrol edebildiğin, planlanabilir ve yönetilebilir bir performans görevine dönüştürmek.
IB Language B IO, öğretmeninle bire bir yaptığın, kayıt altına alınan ve sonradan IB tarafından dinlenebilen bir Internal Assessment türüdür. Toplam süre yaklaşık 12 ile 15 dakika arasında değişir ve üç net bölümden oluşur: kısa bir presentation, ardından follow-up conversation ve sonunda daha genel bir discussion kısmı.
SL öğrencileri için başlangıç noktası her zaman görsel bir imgedir; genelde IB themes ile bağlantılı, gerçek hayata yakın bir fotoğraf ya da poster sunulur ve sen bu görsel üzerinden konuşmayı açarsın. HL öğrencilerinde ise çıkış noktası sınıfta okuduğun eserlerden alınmış kısa bir literary extract olur ve bu parça üzerinden hem dil hem de yorum gücün ölçülür.
Hazırlık süresi SL için 15 dakika, HL için 20 dakikadır ve bu süreyi akıllı kullanan öğrenciler, konuşmanın akışını zihninde netleştirip sınava daha sakin girer. Zihninde basit bir akış şeması hayal edebilirsin; “görsel ya da extract” ile başla, “tema ve fikir” ile devam et, “examiner ile sohbet” ile bitir.
IO, Language B dersinde final notunun yaklaşık yüzde 25’ini oluşturur, bu da aslında tek bir performansın tüm yılın dengesini değiştirebileceği anlamına gelir. Örneğin, yazılı sınavlarda 5 bandında gezen bir öğrenci, güçlü bir Internal Oral ile puanını rahatlıkla 6 sınırına doğru çekebilir ve Grade Boundary çizgisinde avantaj sağlayabilir.
Düşün; Paper 1 ya da Paper 2 günü biraz kötü geçti diyelim, vakit yönetimin kaydı, birkaç structure kaçtı ve puanın beklediğinden düşük geldi. Eğer önceden çok sağlam hazırlanmış bir IO notun varsa, bu seni adeta güvenlik ağı gibi korur ve diploma hedefin için hata payı yaratır.
Bu tablo, özellikle konuşma becerisi yazmaya göre daha güçlü olan öğrenciler için büyük bir fırsat sunar ve doğru practice rutini ile, “zayıf nokta” olarak görülen bir sınavı güçlü yanına dönüştürmen mümkün hale gelir.
IO’ya hazırlanırken aslında sadece bir sınava çalışmıyorsun; aynı zamanda fluency, spontaneous speaking, cultural awareness ve critical thinking gibi uzun vadede işine yarayacak beceriler geliştiriyorsun. Bu beceriler, üniversitede yapacağın sunumlarda, scholarship interviews sırasında, Erasmus mülakatlarında ve hatta Extended Essay viva voce görüşmelerinde doğrudan karşına çıkar.
Konuşurken hızlı düşünme, fikrini net bir şekilde kurma ve bunu organize cümlelerle iletebilme alışkanlığı, gelecekteki akademik sunumlarının omurgasını oluşturur. Bu yüzden IB Language B Oral Practice’i sadece “geçmem gereken bir engel” olarak değil, uzun süre kullanacağın bir konuşma seti oluşturma fırsatı gibi görmek, motivasyonunu da ciddi biçimde artırır.
IO’da hangi rubric kullanılırsa kullanılsın, ana fikirler büyük ölçüde benzer kalır ve examiner, her zaman aynı dört alana yakından bakar.
Akıcılık sadece hızlı konuşmak anlamına gelmez; asıl önemli olan, anlam kopmadan ve panik yaşamadan devam edebilmen olur. Doğal duraksamalar, “well”, “actually”, “you know” gibi basit filler words kullanman, nefesini kontrollü ayarlaman ve cümleleri çok kesmeden bağlaman, seni daha doğal gösterir.
Notlara sürekli bakmadan konuşmak, göz teması kurmak ve tonlamanı değiştirmek, examiner üzerinde “bu öğrenci gerçekten dili kullanıyor” izlenimi yaratır. Kısa, uygulanabilir bir öneri olarak, her gün 5 dakikalık bir ses kaydı rutini başlatabilir, kendi sesini dinleyip nerede çok duraksadığını not alabilirsin. Akıcılık kriterine dair örnek açıklamalar görmek istersen, benzer speaking rubrics’in mantığını anlatan WIDA MODEL Speaking Rubric belgesine göz atmak işini kolaylaştırabilir.
Grammar, IO’da elbette önemli olur; ancak amaç, son derece karışık cümleler kurup hata yağdırmak değil, güvenilir ve anlaşılır yapıları tutarlı biçimde kullanabilmektir. Zamanları (past, present, future), basit complex sentences (if-clauses, relative clauses, linkers) ve subject-verb agreement kurallarını hatasız kullanmak, puanını hızlı şekilde yukarı çeker.
Genelde orta seviye ama doğru cümleler kurmak, aşırı karmaşık yapılarla sürekli hata yapmaktan daha yüksek puan getirir. Kendine her practice oturumu için küçük hedefler koyabilirsin; örneğin, “bugün en az üç farklı tense kullanacağım ve her birini net bir bağlamda göstereceğim” gibi.
Özellikle SL’de görsel anlatırken ya da HL’de extract açıklarken, sadece “ne gördüğünü” ya da “ne olduğunu” anlatmak yeterli olmaz. Examiner, senin reason, example ve mini personal opinion ekleyerek fikrini açmanı bekler ve buna message content ile thematic depth kısmında puan verir.
Derinliği basit bir formülle düşünebilirsin; her fikir için en az iki cümleyle açıklama yap ve bir kısa örnek ekle. Örneğin “Bu görsel şehir hayatındaki stress’i gösteriyor” demek yerine, “Bu görsel şehir hayatındaki stress’i gösteriyor çünkü insanlar kalabalık ve aceleci görünüyor, bu bana kendi sabah metro deneyimlerimi hatırlatıyor” şeklinde konuşmak, hemen daha olgun bir yanıt oluşturur.
IO boyunca examiner ile olan ilişkini, bir “sorgu” değil, ilgi duyan bir dinleyici ile sohbet gibi düşünmek seni rahatlatır. Soruları tekrar formüle etmek, anlamadığında kısa bir clarification istemek ve examiner’in söylediğine referans vermek, interaction kriterinde sana ciddi avantaj sağlar.
Basit bir kural, evet/hayır ile bitecek cümlelerden kaçınmak ve her cevabı en az iki ile üç cümleye genişletmek olabilir. “That is an interesting question, I have never thought about it like this” gibi ifadelerle hem zaman kazanır hem de konuşmayı doğal akışta tutarsın. Benzer speaking ve interaction rubrics’lerine bakmak istersen, farklı diller için hazırlanmış açıklamalı örnekleri Language Teaching Pedagogy rubrics rehberi üzerinden inceleyebilirsin.
SL’de sana verilen görseli hızlı ama planlı şekilde analiz etmek, tüm konuşmanın temelini oluşturur. İlk adımda kendi kendine “who, where, what, when, why, how” sorularını sorup, görselin çıplak gerçeklerini çıkarırsın. İkinci adımda, kompozisyondan bahsedersin, yani öndeki ve arkadaki unsurları, renkleri ya da dikkat çeken objeleri betimlersin.
15 dakikalık preparation time için pratik bir mini plan kurabilirsin: önce görselin ana topic’ini belirle, sonra üç main point yaz, her point için bir example düşün ve en sonda basit bir introduction ile closing cümlesi planla. Görsel yorumlama konusunda temel prensipleri merak ediyorsan, sanat üzerinden hazırlanmış “gözle görme” ve açıklama alıştırmalarının anlatıldığı Visual Analysis 101 dokümanı, sana sade ama etkili fikirler verebilir.
HL’de literary extract ile çalışırken, parçayı üç katmanda okumak işini çok kolaylaştırır. İlk katmanda surface noktaya bakarsın, yani kimler var, nerede geçiyor, şu anda ne oluyor sorularını cevaplamaya odaklanırsın. İkinci katmanda deeper meaning tarafına geçip, tema, duygu ve çatışma üzerine basit ama net yorumlar üretirsin.
Üçüncü katmanda ise extract’i bütün work ile bağlantılandırırsın ve yazarın message’ı, karakter gelişimi ve cultural context gibi noktalara değinirsin. 20 dakikalık preparation time’ı küçük bloklara bölebilirsin; hızlı ilk okuma, anahtar kelime işaretleme, üç ana fikir çıkarma ve work bağlantı notları alma şeklinde. IO’nun bölüm yapısını ve genel IB beklentisini görmek için, bazı okulların yayınladığı DP Curriculum Guide belgeleri, örneğin International School of Paris DP Curriculum Guide, sana resmi çerçeve hakkında iyi bir genel bakış sunar.
Language B IO’da konuşmaların büyük bölümü IB themes etrafında döner; Identities, Experiences, Human Ingenuity, Social Organization ve Sharing the Planet alanlarında ne kadar hazır olursan, sınav günü o kadar rahatlarsın. Her theme için iki ya da üç tipik subtopic belirlemek, mesela digital identity, sustainable cities, immigration, social media, education systems gibi alanlar üzerinde fikir ve vocabulary biriktirmek akıllıca olur.
Kendine bir “theme notebook” ya da dijital vocabulary list açıp, sadece kelime değil, her kelime için kısa bir sentence ve mini opinion eklemen, IO sırasında cümle kurma hızını ciddi şekilde artırır. Mesela “sustainable cities” başlığı altında, “public transport”, “green spaces”, “air pollution” gibi kelimelerle beraber, birer örnek cümle ve kişisel görüş yazabilirsin.
Uzun ve nadir practice oturumları yerine, kısa ama düzenli speaking routine çok daha fazla ilerleme getirir. Günlük 10 ile 15 dakikalık bir model oluşturabilirsin; ilk iki dakikayı warm-up free talk için kullan, sonrasında beş ile yedi dakika bir picture veya extract hakkında konuş, son üç ile beş dakikayı self-reflection için ayır.
Telefonla kendini kaydedip, sonra telaffuz, hız ve grammar üzerine küçük notlar almak, kendi gelişimini izlemenin çok pratik bir yoludur. Partner ile weekly practice yapmak, öğretmenden kısa ama hedefli feedback istemek ve üniversite language center türü open resource sayfalarından yararlanmak da faydalı olur. Kendi gelişimini puanlamak için hazırlanmış self-assessment rubrics’lerine örnek olarak, University of Minnesota self-assessment rubric sayfasına göz atabilirsin.
Sınav gününde asıl rakibin dil değil, çoğu zaman kendi kaygın olur. Basit nefes egzersizleri ile başlayabilirsin; üç saniye nefes al, üç saniye tut, üç saniye ver ve bunu birkaç tur tekrarla. Kendi kendine “hata yapmam normal, examiner akıcı iletişim ve fikir görmek istiyor, mükemmel grammar değil” şeklinde olumlu ama gerçekçi cümleler kurmak, zihninin tonunu yumuşatır.
Kendini konu anlatan biri gibi değil, fikrini paylaşan biri gibi düşünmek, beden dilini ve ses tonunu da daha doğal hale getirir. Bu mindset değişimi, IO’yu “yargılandığın” bir an gibi değil, Language B boyunca öğrendiklerini gösterdiğin bir sahne gibi hissettirir.
Presentation kısmının ilk cümleleri, hem seni hem examiner’i rahatlatır. SL olsun, HL olsun, esnek açılış kalıpları ezberlemek işini çok kolaylaştırır; “Today I am going to talk about …, which is related to the theme of …” gibi bir cümle, hem konuyu hem de relevant IB theme’i netleştirir.
Konuşmanın başında küçük bir plan sinyali vermek, örneğin “First I will describe…, then I will explain…, finally I will give my opinion” gibi bir yapı kurmak, seni organized gösterir ve kafandaki sıralamayı da oturtur. Bu sayede ezbere gitmeden, ama planlı bir akışla konuşabilirsin.
Follow-up conversation ve general discussion sırasında, her soruya anında cevap vermek zorunda hissetmemen büyük rahatlık sağlar. “Let me think for a second”, “That is an interesting question” ya da “If I understand correctly, you are asking about…” gibi time-filler ve clarification phrases kullanarak, hem düşünmek için birkaç saniye kazanırsın hem de interaction kriterinde artı puan alırsın.
Soruyu kendi kelimelerinle tekrar etmek, önce genel bir cevap verip sonra basit bir example eklemek, cevaplarını daha net ve tutarlı hale getirir. Bu yapı, özellikle zorlayan abstract questions geldiğinde seni toparlayan bir iskelet gibi çalışır.
IO sırasında küçük grammar hataları yapman çok normaldir ve examiner bunu bekler; önemli olan, hata fark edildiğinde panik yapmak yerine kısa bir düzeltme ile devam etmektir. Mesela yanlış tense kullandıysan, “sorry, I mean I have lived there for three years” diyerek kendini toparlayabilirsin.
Konuşmanın sonunda kısa bir summary veya closing thought vermek, seni kontrollü ve olgun gösterir. Esnek closing expressions olarak “In conclusion…”, “Personally, I believe that…” ya da “To sum up, I would say that…” gibi kalıpları hazırda tutmak, hem SL hem HL için işini kolaylaştırır.
IO için öğrendiğin linking words, idiomatic expressions ve complex structures, aslında yazılı exam paper’larda da kullanabileceğin hazır bir yazı bankası üretir. Konuşma practice’in sırasında kullandığın iyi cümleleri not ederek, kendi “writing bank” dosyanı oluşturabilir ve Paper 1 ya da Paper 2 yazarken doğrudan buradan beslenebilirsin.
Bu transfer, Language B genel performansını daha dengeli hale getirir ve aynı vocabulary set’ini hem spoken hem written production içinde kullanmana yardım eder. Sonuç olarak, konuşma için yaptığın her practice, farkında olmadan writing becerini de güçlendirmiş olur.
Kendi konuşmanı geliştirmek için sadece “öğretmenin ne diyecek” kısmına bel bağlamak yerine, rubriği öğrenci diline çevrilmiş sade bir checklist haline getirip self-assessment yapman büyük fark yaratır. Her practice sonrası kendine “Fluency nasıldı?”, “Grammar hatalarım nerelerde yoğunlaştı?”, “Message content yeterince derin miydi?”, “Interaction içinde examiner’e referans verdim mi?” gibi birkaç basit soru sorabilirsin.
Teacher feedback’i pasif almak yerine, “How can I improve my interaction?” ya da “Which tense errors do you hear most often?” gibi hedefli sorular yöneltmek, dersi daha verimli hale getirir. Farklı self-assessment ve teacher-assessment örnekleri görmek istersen, speaking ve teaching rubrics’lerini bir araya getiren Dual Language and Immersion self-assessment rubric sayfasına göz atabilirsin.
Language B Oral’da kazandığın speaking confidence, IB bittikten sonra da hayatında kalmaya devam eder. Üniversite sunumlarında PowerPoint arkasına saklanmak yerine, göz teması kurup fikirlerini açıkça anlatabilmek, IO’da edindiğin pratiğin doğal bir sonucu olur. Scholarship interviews, Erasmus veya exchange program mülakatları, hatta ilk iş görüşmelerinde bile, kısa sürede organize bir cevap verebilme becerin sana ciddi avantaj sağlar.
Global communication içinde kendini rahat hissetmen, yeni kültürlerle temas kurarken çekingenliğini azaltır ve her yeni ortamda “dil engeli” hissini hafifletir. İçinde bulunduğun bu süreç, aslında tek seferlik bir sınav değil, uzun vadeli bir yatırım haline gelir.
IB Language B Oral Practice, yapısını ve kriterlerini tanıdığında, gözünde büyüttüğün kadar korkutucu olmadığını gösterir ve seni daha sakin bir noktaya taşır. Temel mesaj, yapıyı bil, examiner’in neye baktığını anla, düzenli ama kısa practice blokları oluştur ve sınav gününde hatayı değil iletişimi merkeze koy.
Bu yazıdaki adımları kullanarak kendine haftalık bir plan çıkarabilirsin; örneğin, bu hafta sadece tek bir IB theme için beş dakikalık ses kaydı yapmak, sonra da kendi konuşmanı dinleyip bir iyileştirme noktası yazmak gibi küçük ama etkili bir başlangıç seçebilirsin.
Zamanla her practice, seni biraz daha rahatlatır ve IO, seni korkutan bir sınav olmaktan çıkar, Language B yolculuğunun kontrol edebildiğin ve hatta keyif alabileceğin bir parçasına dönüşür.
ESS okuyorsun, sınav yılı 2026 ve aklında şu soru dönüp duruyor: “Do I need to know how to test water quality in ESS?” Kısaca cevap:
IB Environmental Systems and Societies (ESS) 2026 First Assessment için çalışıyorsan, farming systems konusu seni kesinlikle sınavda bekliyor ve bu konu, systems thinking ve sustainability
Küresel ölçekte kuraklık, seller ve kirlenmiş nehirler konuşulurken, IB Environmental Systems and Societies dersinde Global Water Crisis kavramı artık merkeze yerleşmiş durumda. 2026 First Assessment
Bir IB Environmental Systems and Societies (ESS) öğrencisi olarak, yeni 2026 first assessment müfredatında biodiversity kelimesini çok sık göreceksin. Özellikle Topic 3: Biodiversity and Conservation,
IB Environmental Systems and Societies okuyorsan, carrying capacity kavramı muhtemelen her ünitede karşına çıkıyordur ve bu hiç tesadüf değil, çünkü sürdürülebilirlik tartışmalarının neredeyse tamamı “bu
IB Environmental Systems and Societies (ESS) dersi alan herkes, 2026 first assessment ile birlikte soil degradation konusunun ne kadar merkezi hale geldiğini fark ediyor. Toprağın
IB Environmental Systems and Societies (ESS) dersinde “Ecology” ünitesine girdiğinde, karşına tekrar tekrar aynı iki kavram çıkıyor: energy flow (enerji akışı) ve food web (besin
ESS HL seçtiysen ve 2026 first assessment grubundaysan, muhtemelen kafanda aynı soru dönüp duruyor: International environmental law lensini gerçekten bilmek zorunda mıyım, yoksa bu daha
IB Environmental Systems and Societies öğrencisiysen, Internal Assessment yazarken en çok gerilim yaratan bölümler genelde Conclusion ve evaluation kısmı olur, çünkü burada research question’a gerçekten
Bir ormandan geçen yeni bir yolun, sadece birkaç ağacı değil, koca bir ecosystemi (ekosistem, canlılar ve yaşam ortamlarının oluşturduğu sistem) değiştirdiğini hayal et. IB Environmental