IB ESS’te Succession Nedir ve Nasıl Test Edilir?
Yıllar önce yanmış, simsiyah bir ormanı hayal et. Ağaçlar yok olmuş, yer yer kül ve çıplak toprak görünüyor. Sonra yıllar geçiyor; önce minik otlar çıkıyor,
Ders kitabında onlarca grafik görüp, “Bu sayılar gerçekten neyi gösteriyor?” diye düşündüğün anlar mutlaka olmuştur. Özellikle iklim değişikliği (climate change) konusu, birbiriyle bağlantılı çok sayıda kavram ve veri içerdiği için kolayca karışabiliyor.
Kısa bir hatırlatma ile başlayalım. Hava durumu (weather), bugün dışarı çıktığında hissettiğin sıcaklık, yağmur, rüzgâr gibi kısa süreli koşulları anlatır. İklim (climate) ise bir bölgenin onlarca yıl boyunca ortalama hava koşullarıdır. Yani “Ankara yazları sıcak ve kurak” dediğinde, aslında iklimten bahsedersin.
İklim değişikliği (climate change), bu uzun dönem ortalamalardaki kalıcı değişimi anlatır. Bilim insanları, yaklaşık 150 yıldır sıcaklık, yağış, deniz seviyesi gibi birçok indicator (gösterge) toplayarak, gezegenin nasıl ısındığını ve sistemin nasıl tepki verdiğini anlamaya çalışıyor. Bu ölçümler, IPCC raporlarının temelini oluşturuyor, ülkelerin iklim politikalarını etkiliyor ve sürdürülebilirlik hedeflerinin ne kadar gerçekçi olduğunu test ediyor.
IB Environmental Systems and Societies (IB ESS) öğrencisiysen, burada anlatılan kavramlar sadece “genel kültür” değil, aynı zamanda Internal Assessment (IA), Extended Essay ve sınav sorularında net ve güçlü argümanlar kurman için bir çerçeve sunuyor. Climate, climate change, indicator, trend, anomaly gibi terimleri hem Türkçe anlamlarıyla hem de İngilizce halleriyle kafanda netleştirdiğinde, Grade Boundary çizgisinde yukarı çıkman çok daha kolay hale gelir.
“İklim değişikliğini ölçmek” dendiğinde aklına tek bir termometre geliyorsa, resmi hayli küçültüyorsun. Burada bahsettiğimiz ölçüm, dünya çapında on binlerce istasyon, yüzlerce uydu, okyanus şamandıraları ve uzun zaman aralıklarında tutulan kayıtlar anlamına gelir.
Bilim insanları farklı veri setlerini bir araya getirir, bu veriler üzerinde trend (eğilim) analizi yapar ve anomaly (anormallik, sapma) hesaplar. Örneğin, 2025 yılının ortalama sıcaklığının 1850–1900 ortalamasından kaç derece daha yüksek olduğu, bir temperature anomaly örneğidir ve bugün bu değer yaklaşık 1,48 °C civarına ulaşmış durumda.
İklim sistemini anlamak için tek bir sayı yeterli değildir. Bu yüzden climate indicator kavramı ortaya çıkar. Climate indicator, iklim sisteminin bir yönünü temsil eden ölçülebilir bir büyüklük anlamına gelir; örneğin küresel ortalama sıcaklık, atmosferdeki CO2 seviyesi ya da deniz seviyesi yüksekliği.
Bir de doğrudan ölçemediğimiz dönemler için kullandığımız proxy data (dolaylı veri) vardır. Buz çekirdekleri, ağaç halkaları veya tortu çekirdekleri, geçmişteki sıcaklık ve sera gazı konsantrasyonları hakkında dolaylı bilgi verir. IB ESS’te öğretilen systems approach bakış açısına çok iyi uyan şey de tam olarak budur; iklim sisteminin farklı parçalarını, farklı göstergeler üzerinden aynı anda okumak.
IB ESS müfredatında sık gelen kavramlardan biri, weather ve climate ayrımıdır. Weather, atmosferin kısa süreli durumunu anlatır, örneğin “Bugün yağmur yağdı ve hava 12 °C”. Climate ise aynı bölge için en az 30 yıllık ortalamaların oluşturduğu desendir.
Bu yüzden bilim insanları, iklim tanımlarında genellikle en az 30 yıllık periyotları kullanır. Çünkü tek bir sıcak yaz günü, climate değişti anlamına gelmez; ancak onlarca yıl boyunca sıcak günlerin daha sık ve daha şiddetli hale gelmesi, net bir climate trend gösterir.
IB ESS sınavlarında sık yapılan hata, tekil bir extreme weather event üzerinden iklim değişikliği sonucu çıkarılmasıdır. Tam da bu nedenle, uzun dönemli istatistiklerin önemini unutmamak ve cevaplarda “long-term data” vurgusunu kullanmak sana net avantaj sağlar.
Climate indicator, iklim sisteminin belirli bir bileşenini temsil eden ölçülebilir büyüklüktür. Örneğin:
Tek bir indicator genelde tam resmi vermez. Sıcaklık artarken aynı anda deniz seviyesi yükseliyor, buzullar kütle kaybediyor ve okyanuslar asitleniyorsa, systems approach ile baktığında tablo çok daha ikna edici hale gelir. Earth System Science yaklaşımını daha derin anlamak istersen, University of California Irvine’in Earth System Science (EARTHSS) ders açıklamalarına göz atmak iyi bir başlangıç olabilir.
Aşağıdaki küçük tablo, bazı temel climate indicator örneklerini özetleyebilir:
| Indicator | Ne Ölçer | Temel Araçlar |
|---|---|---|
| Global surface temperature | Sıcaklık değişimi | Weather stations, buoys, satellites |
| Greenhouse gas concentration | Atmosferdeki gaz miktarı | Gözlem istasyonları, satellite spectrometers |
| Sea level | Deniz yüzeyi yüksekliği | Tide gauges, satellite altimeters |
| Ice mass | Buz kütlesindeki değişim | Satellite imagery, GRACE gravite ölçümleri |
| Ocean pH | Okyanus asitlik düzeyi | Kimyasal sensörler, ship ölçümleri |
IB ESS’te hem kitapta hem past paper sorularında en sık karşına çıkan üç gösterge, sıcaklık, sera gazı konsantrasyonu ve deniz seviyesi yükselmesidir. Bu üçü, enhanced greenhouse effect mantığını da doğrudan destekler.
Küresel sıcaklık, tek bir termometre ile ölçülmez; binlerce weather station, okyanus üzerindeki buoys, gemi ölçümleri ve farklı satellite sensörleri bir araya getirilir. Bu ham veriler kalite kontrolünden geçer, karalar ve okyanuslar için ayrı gruplandırılır, ardından ağırlıklandırılarak global surface temperature tahmin edilir.
Burada en önemli kavramlardan biri baseline ve temperature anomaly farkıdır. Baseline, belirli bir referans döneminin ortalamasıdır, örneğin 1951–1980 arası ortalama sıcaklık. Temperature anomaly ise herhangi bir yılın sıcaklığının bu baseline’dan farkıdır. Matematiksel olarak çok basittir: ölçülen değer eksi referans ortalaması.
Örneğin, bir yılın ortalama sıcaklığı 15,5 °C, baseline ise 14,0 °C ise, anomaly değerin +1,5 °C olur. Bugün küresel anomaly, sanayi öncesi döneme göre yaklaşık +1,48 °C’ye ulaşmış durumda ve bu değer her on yıl biraz daha yükseliyor.
Atmosferdeki carbon dioxide (CO2) seviyesi, iklim değişikliği tartışmalarının merkezinde yer alır. Hawaii’deki Mauna Loa Observatory gibi sürekli çalışan istasyonlar, onlarca yıldır her gün atmosferdeki CO2 miktarını ölçüyor. Bu ölçümlerde kullanılan birim ppm (parts per million), yani bir milyon hava molekülü içinde kaç CO2 molekülü olduğunu gösterir.
2025 Aralık ayında Mauna Loa’da kaydedilen CO2 seviyesi yaklaşık 427 ppm değerine ulaşmış durumda; sanayi öncesi seviyelerin yaklaşık 280 ppm civarında olduğunu düşündüğünde, artışın ne kadar büyük olduğu daha net görünür. Ayrıca satellite spectrometer cihazları, uzaydan atmosferin farklı katmanlarındaki gaz bileşimlerini tarar ve küresel ölçekte sera gazı dağılımı hakkında bilgi sağlar.
IB ESS açısından burada önemli olan, bu artışın enhanced greenhouse effect ile bağlantısını gösterebilmendir. Yani artan greenhouse gas concentration, daha fazla longwave radiation hapsolması, bunun da global temperature trendini yukarı çekmesi.
Sea level rise, iki ana süreçle bağlantılıdır. İlki, thermal expansion, yani okyanus suyunun ısındıkça genleşmesi; ikincisi ise karadaki buzulların ve ice sheets’in erimesiyle okyanuslara daha fazla su eklenmesi.
Deniz seviyesi ölçümünde iki temel araç kullanılır. Kıyılardaki tide gauge istasyonları, onlarca yıldır su seviyesini mekanik ya da elektronik yöntemlerle kaydeder. Uzaydaki satellite altimeter cihazları ise radar dalgaları kullanarak deniz yüzeyine olan mesafeyi ölçer ve küresel deniz seviyesi haritaları oluşturur. Glacial isostatic adjustment gibi süreçlerin bu ölçümlerin yorumunda nasıl düzeltildiğini görmek istersen, Ohio State University’nin ayrıntılı sea-level rise ve GIA raporu iyi bir örnektir.
Uydu kayıtlarına göre 1993’ten bu yana küresel ortalama deniz seviyesi yaklaşık 11,1 cm yükselmiş durumda ve yıllık artış hızı giderek hızlanıyor; bu da low-lying islands ve kıyı şehirleri için ciddi risk anlamına geliyor.
Sıcaklık ve CO2 grafikleri çok sık kullanılsa da IB ESS müfredatı, buzullar, ice sheets, sea ice, ocean acidification ve extreme weather trends gibi daha teknik climate indicators üzerinde de durur. Bu göstergeler, iklim değişikliğinin “yan etkisi” değil, sistemin verdiği net tepkilerdir.
Dağ buzulları (glaciers) ve dev kutup buz tabakaları (Greenland ve Antarctica ice sheets), sea level rise için kritik kaynaklardır. Bu kütlelerin nasıl değiştiğini anlamak için satellite imagery, remote sensing, altimetry ve gravity measurements birlikte kullanılır.
Örneğin, GRACE (Gravity Recovery and Climate Experiment) misyonu, iki uydunun birbirine olan mesafesindeki çok küçük değişimleri ölçerek Dünya’nın yerçekimi alanındaki değişimleri hesaplar. Yerçekimi alanındaki bu değişimler, buz kütlesinin azalıp artmasına duyarlıdır. GRACE hakkında daha fazla teknik ayrıntı görmek istersen, University of Texas’ın GRACE sayfasına göz atabilirsin: Gravity Recovery and Climate Experiment. Bu verilerin iklim analizinde nasıl kullanıldığını, NCAR’ın kısa özetinde de bulabilirsin: GRACE surface mass and water storage.
Son yıllarda yapılan çalışmalar, dünya genelinde buzulların hızla kütle kaybettiğini gösteriyor. Columbia University tarafından özetlenen bir çalışma, son yaklaşık yirmi yılda küresel glacier ice loss trendini net biçimde ortaya koyuyor: global glacier ice loss analizi. IPCC raporları da bu göstergeleri, gelecekteki sea level projections için temel giriş verisi olarak kullanıyor.
Sea ice, okyanus yüzeyinde yüzen buz anlamına gelir ve özellikle Arctic Ocean üzerinde önemlidir. Burada iki kavramı ayırmak gerekir: sea ice extent (buzla kaplı toplam alan) ve sea ice thickness (buzun kalınlığı). Extent, uydulardan oldukça hassas biçimde izlenir, thickness ise daha karmaşık ölçümler ve modeller gerektirir.
Sea ice ile bağlantılı en önemli kavramlardan biri albedo effecttir. Açık renkli yüzeyler (örneğin taze kar ya da buz) gelen güneş ışığının büyük kısmını geri yansıtır, böylece yüzeyin fazla ısınmasını engeller. Koyu renkli yüzeyler, örneğin açık deniz, daha fazla ışığı soğurur ve ısınmayı hızlandırır. Arctic sea ice azaldıkça, daha fazla açık okyanus ortaya çıkar, albedo düşer, ısınma daha da hızlanır; bu da positive feedback örneğidir.
2025 verileri, kış maksimumunda Arctic sea ice extent’in uydu kayıtlarındaki en düşük değerlere yaklaştığını, yaz minimumunda ise tarihsel ortalamanın çok altında kaldığını gösteriyor. Bu trend, onlarca yıllık satellite records ile net biçimde doğrulanıyor.
Ocean acidification, atmosferde artan CO2’nin bir kısmının okyanus tarafından emilmesi ve suda çözünmesi ile oluşur. Çözünen CO2, karbonik asit oluşturarak suyun pH değerini düşürür. Burada kullanılan temel gösterge, pH ve çözünmüş inorganik karbon türleridir.
Okyanuslarda pH, hem gemilerden yapılan ocean chemistry ölçümleriyle hem de uzun süreli buoy sistemlerine bağlı sensörlerle takip edilir. Basit bir sınıf deneyi hayal edebilirsin; içine CO2 üflediğin sudaki pH değişimini ölçmek, ocean acidification için küçük bir model gibidir.
pH’daki bu düşüş, coral reefs ve shell-forming organisms için ciddi bir stres kaynağıdır, çünkü kabuk ve iskelet oluşturmada kullandıkları karbonat iyonları azalır. IB ESS açısından burada carbon cycle ile bağlantıyı göstermen önemlidir; atmosfer, okyanus ve biosphere arasındaki karbon akışını, hem flux hem de store kavramlarıyla tarif edebilmelisin.
Heatwaves, droughts, heavy rainfall events ve tropical cyclones gibi extreme weather events, iklim değişikliğinin insanlar tarafından en çok hissedilen yüzüdür. Ancak bilimsel kanıt, tek bir fırtına ya da sel üzerinden gelmez; uzun dönemli istatistiklerle olayların sıklığı ve şiddeti analiz edilir.
Meteoroloji kurumları, on yıllar boyunca bu olayların tarihini, süresini, şiddetini ve etkilediği alanı kaydeder. Ardından trend analysis ile “Belirli bir bölgedeki heatwave sıklığı son 50 yılda arttı mı?” gibi sorulara yanıt aranır. Attribution studies denilen çalışmalar, belirli bir extreme event için “Bu olayın gerçekleşme olasılığı, insan kaynaklı iklim değişikliği nedeniyle ne kadar arttı?” sorusunu istatistiksel yöntemlerle inceler. IB ESS sınavında iyi bir cevap, tek fırtınayı değil, böyle uzun dönemli trendleri vurgulayan cevaptır.
İklim ölçmek kadar, bu veriyi doğru yorumlamak da önemlidir. IB ESS syllabus içinde trend analysis, climate model, feedback, uncertainty ve proxy data kavramlarını anladığında, hem IA hem de Extended Essay çalışmalarında çok daha bilimsel bir dil kullanabilirsin.
Bir line graph üzerinde global temperature anomaly çizildiğini hayal et. Yatay eksende yıllar, dikey eksende anomaly değerleri olsun. Eğri, kısa dönemli dalgalanmalar gösterse bile, uzun vadede yukarı doğru net bir trend izliyorsa, sen burada warming trend olduğunu söylersin.
Bilim insanları bu dalgalanmaları yumuşatmak için moving average kullanır; örneğin 5 yıllık ortalamalar alarak grafiği daha okunur hale getirir. Veride normal eğilimden çok farklı değerler varsa, bunlara outlier denir ve genellikle ayrıca incelenir. İki değişken arasındaki ilişkiyi araştırırken correlation kavramı devreye girer; örneğin CO2 concentration ile temperature anomaly arasında pozitif correlation olduğunu göstermek, IB ESS yazılı cevaplarında güçlü bir argüman sağlar.
Climate model, atmosfer, okyanus, cryosphere ve biosphere etkileşimlerini matematiksel denklemlerle temsil eden bilgisayar programıdır. Bu modeller, güneşten gelen enerji, greenhouse gas concentrations, aerosols ve yüzey özellikleri gibi çok sayıda girdiyi kullanır ve gelecekteki iklim koşulları için projection üretir.
Farklı scenario setleri (örneğin yüksek emisyon, orta emisyon, düşük emisyon) kullanılarak, geleceğe dair bir aralık içinde tahminler yapılır. Bu çalışmalarda simulation kavramı, modelin birçok kez çalıştırılıp istatistiksel bir dağılım elde edilmesi anlamına gelir. Burada karşımıza çıkan uncertainty, modelin kötü olması değil, sistemin karmaşıklığından ve gelecekteki insan davranışlarının tam bilinmemesinden kaynaklanır. Bunu bir hava tahmini analojisiyle düşünebilirsin; 3 günlük weather forecast genelde çok güvenilirken, 10 günlük tahminde belirsizlik büyür, ancak genel trend fikri yine de işe yarar.
Son 150 yıl için thermometer records elimizde, ancak milyonlarca yıl geriye gitmek istediğimizde farklı yöntemler gerekir. Burada proxy data devreye girer.
Bu kayıtlar, bugün gördüğümüz warming trendin, doğal değişkenliğin çok ötesinde olduğunu gösterir. IB ESS Extended Essay yazarken, proxy data kullanımı ve sınırlılıklarını tartışmak, akademik ciddiyetini ciddi biçimde artırır.
Teori kısmını sindirdikten sonra, “Bunları notlarımı yükseltmek için nasıl kullanırım?” sorusu geliyor. Buradaki kavramlar, hem Internal Assessment hem Extended Essay hem de Paper 1 ve Paper 2 sorularında işine yarayacak güçlü araçlardır.
IA yazarken en sık yapılan hatalardan biri, kısa, dağınık veya kaynağı belirsiz veri setleri kullanmak olur. İklimle ilgili bir IA planlıyorsan, dikkat etmen gereken bazı noktalar var:
Örneğin, “1970–2025 arasında X şehrindeki annual mean temperature değişimi ile global temperature anomaly arasındaki relationship” gibi bir IA research question, hem yerel hem küresel veriyi birleştirdiği için oldukça sağlam bir temel oluşturur. Uydu verileri ve ice monitoring üzerine daha görsel bir konu istersen, Yale’in satellites track melting ice yazısı sana fikir verebilir: satellites track melting ice.
Extended Essay yazarken ya da sınavda 10–12 puanlık bir essay sorusuna cevap verirken, güçlü bir argüman için climate indicators kullanmak çok etkilidir. Sadece “iklim değişikliği oluyor” demek yerine, birkaç farklı göstergeyi birlikte kullanmayı deneyebilirsin:
MIT’in Grönland buz erimesini sismik dalgalarla takip eden çalışması, iyi bir örnek olay incelemesi sunar: Tracking Greenland’s ice melt. Extended Essay içinde bu tür akademik örneklere kısa atıflar yapmak, araştırmanı sadece ders kitabı özetinden çıkarıp gerçek bilimsel tartışmaya yaklaştırır.
Essay yazarken:
Bu yaklaşım, examiner gözünde analiz ve değerlendirme kriterlerinde seni bir üst Grade Boundary seviyesine rahatça taşıyabilir.
Toparlarsak, iklim değişikliğini anlamak için sadece “hava çok ısındı” demek yeterli olmaz; global temperature anomaly, greenhouse gas concentrations, sea level rise, ice mass loss, ocean acidification ve extreme weather statistics gibi birçok climate indicator birlikte okunur. Bu göstergeler, birbirini desteklediğinde, güçlü ve tutarlı bir bilimsel tablo ortaya çıkar.
Unutma, iklim değişikliği sadece hissedilen değil, her gün binlerce ölçümle ölçülen bir süreçtir. IB ESS öğrencisi olarak atabileceğin en iyi adımlardan biri, küçük bir veri seti seçip kendi basit trend analysis çalışmanı yapmaktır; belki yerel weather station verisi, belki de bir uydu veri seti. Hem IA hem Extended Essay hem de sınav cevaplarında, bu analitik bakış açısı sana net bir avantaj kazandırır.
Şimdi, bir grafik açıp, sıcaklık ya da CO2 trendine kendi gözlerinle bakmaya ne dersin? Buradan sonra soracağın her akıllı soru, seni hem daha bilinçli bir dünya vatandaşı hem de daha güçlü bir IB ESS öğrencisi yapacak.
Yıllar önce yanmış, simsiyah bir ormanı hayal et. Ağaçlar yok olmuş, yer yer kül ve çıplak toprak görünüyor. Sonra yıllar geçiyor; önce minik otlar çıkıyor,
Gezegenin her köşesinde habitatlar küçülüyor, türler kayboluyor ve iklim krizi yaşam alanlarını hızla değiştiriyor. Böyle bir ortamda biodiversity conservation artık sadece bilim insanlarının konusu değil,
Sabah okula giderken gri, sisli bir şehrin içinde yürüdüğünü düşün; maske takan insanlar, sürekli öksüren çocuklar, artan astım spreyleri. Bunlar artık uzak haber başlıkları değil,
IB Environmental Systems and Societies içindeysen, ister öğrenci, ister öğretmen, ister veli ol, renewable resources ve non-renewable resources konusu senin için temel taşlardan biri olacak.
IB Environmental Systems and Societies öğrencisiysen, muhtemelen IA taslağına bakıp şunu düşündün: “Research Question tamam, Methodology fena değil, Results çıktı, peki Evaluation kısmında tam olarak
IB Environmental Systems and Societies öğrencisiysen, food production systems başlığının ne kadar sık karşına çıktığını muhtemelen fark etmişsindir. Hem eski syllabus içinde hem de 2026
Ek olarak kullandığın her su damlasının, yediğin her öğünün ve bindiğin her aracın gezegen üzerinde bıraktığı bir “iz” olduğunu düşün; işte ecological footprint tam olarak
İklim krizi, enerji geçişi, su kıtlığı, gıda fiyatları, hızlı şehirleşme… Bütün bu başlıklar kulağa sadece çevre bilimi konusu gibi geliyor olabilir, fakat aslında hepsinin kalbinde
“Sera etkisi ile küresel ısınma aynı şey mi?”Kısa cevap: Hayır. Greenhouse effect (sera etkisi) doğal ve yaşam için gerekli bir ısınma sürecidir, global warming (küresel
IB Environmental Systems and Societies (ESS) okuyorsan, iklim değişikliği mutlaka karşına çıkıyor ve 2026 first assessment döneminde climate change mitigation daha da merkezde duracak. Bu